Oscar ödüllü aktör Russel Crowe’un yönetmenliğini ve başrolünü üstlendiği, Olga Kurylenko, Yılmaz Erdoğan ve Cem Yılmaz’ın da rol aldığı “The Water Diviner” (Son Umut) filminin ön gösterimi ve basın toplantısı için geçen gün Zorlu Center PSM’ye davetliydim.
son-umut-filmi-the-water-diviner-olga-kurylenko
Az sonra filmi ilk izleyeceklerden biri olmak üzere salonda yerimi aldığımda, başından sonuna kadar insanı içine çeken destansı hikayesiyle, zaman zaman neşelendirip, bazen de dramın en ağırını gözler önüne seren “savaş” gerçeğinin işlendiği filme kendimi kaptırmam oldukça kolay oldu.

Çanakkale Savaşı’nın 100. yılında vizyona girmesiyle özel bir anlam taşıyan filmin konusundan kısaca bahsetmem gerekirse; Birinci Dünya Savaşı sırasında, Çanakkale Savaşı’ndan 4 sene sonrasında geçen film, savaşa katılmak üzere gelip, sonra kendilerinden haber alınamayan Anzak askeri 3 oğlunun izini sürmek için Türkiye’ye gelen Avusturalyalı çiftçi bir babanın (Joshua) iç huzura kavuşmak uğruna, oğullarına karşı cephede savaşmış olan Binbaşıdan da yardım alarak, evlatlarını bulma kararlılığı konu ediliyor.

son-umut-film-afis-cem-yilmaz-russel-crowe
İyi ve kötünün ardında yatan şeyin “sevgi” olduğunu gösteren, romantik ve yürek burkan bir keşfin hikayesini anlatan bu film, savaşın yıkıcı etkisini her iki tarafın gözünden, daha geniş ve olabildiğince doğru bir bakış açısıyla anlatmaya çalışmış.

Joshua’nın Türkiye’ye geldiği zaman kaldığı otelin sahibesi olan ve eşi, aynı savaşta şehit düşen Ayşe karakterini, eski Bond güzellerinden, özellikle beylerin pek beğendiği Olga Kurylenko canlandırıyor.

Olga bu filmdeki rolü için Türkçe dersleri almış ve aslında söylenene göre kısa sürede oldukça başarılı da olmuş. Buna rağmen aksan sıkıntısı olduğu için, Türkçe konuştuğu sahnelerde, nihayetinde kendi sesine benzer bir sesle dublaj yapılmasına karar verilmiş. Bu sayede konuşmalardaki dudak hareketleri tutturulmuş ama yapılan dublaj, biraz sırıtıp, fazla mekanik geliyor kulağa sanki.

Filmin fragmanı şöyle;

Gösterimin ardından düzenlenen basın toplantısında filmle ilgili merak edilen soruları cevaplamak üzere, Avrupa prömiyeri için Türkiye’ye gelen Russel Crowe, oyuncularıyla birlikte karşımdaydı. O bebek gibi gülümseyen yumuk gözleriyle Merhaba” diye Türkçe selam verdi.

son-umut-filmi-the-water-diviner-russel-crowe
“Biz hep kendi gençlerimizin kurban edilmesi şeklinde görmüşüz yaşananları… Sorumluluk alıp diğer tarafı da göstermek adına bu filmle Avustralya için taze bir bakış açısı getirmek istedim” dedi.

Ben de kendisine filmdeki karakteriyle özdeşleşip özdeşleşmediğini sordum. Gerçek hayatta da 2 çocuk babası olduğunu ve bu sebeple filmdeki babayı çok iyi anlayıp, hissedebildiğini anlattı uzun uzun. Bir de film için araştırmalar yapmak üzere Türkiye’ye sık sık geldiği ve çekimi gerçekleştirdiği dönemlerden önce Türkler hakkındaki izlenimleri nasıldı ve filmden sonra bunda bir değişiklik oldu mu diye sordum ve daha öncesinde Türkler hakkında hiç bir izlenimi olmadığını, araştırdıkça ve tanıdıkça pek çok şey öğrendiğini anlattı.

Savaş esnasında hayatlarını kaybeden Anzak askerlerine, Büyük Önderimizin yaklaşımını gözler önüne seren şu yazışmayı biliyorsunuzdur illa ki..

Atatürk mektubunda der ki: ”Bu memketin toprakları üzerinde kanlarını döken kahramanlar, burada dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçiklerle yanyana, koyun koyunasınız”

Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar; gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat uyuyacaklardır. Bu topraklarda canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.”

İşte bu mektupla birlikte, önceden evlatlarının kendi topraklarına defnini isteyen pek çok anne, Atamızın ve Türk Milleti’nin büyüklüğünü anlamış ve bu isteklerinden vazgeçmişler. Ayrıca Ata’ya da mektuplarla şükran, saygı ve sevgilerini belirtmişler.

Avusturalyalı bir annenin Ata’ya mektubu şöyle:

“Gelibolu topraklarında yitirdiğimiz evlatlarımızın acısını ali-i cenap (yüce ve saygıdeğer) sözleriniz hafifletti, gözyaşlarımız dindi. Bir anne olarak bana bir güzel teselli bahşetti. Yavrularımızın sonsuz uykularında huzur içinde dinlendiklerinden hiç kuşkumuz kalmadı. Majesteleri kabul buyururlarsa, bizlerde kendilerine “Ata” demek istiyoruz. Çünkü yavrularımızın başında söylediğiniz sözler ancak bir öz babanın sözleri gibi yüce ve ilahi…

Evlatlarımızı bir baba gibi kucaklayan büyük Ata’ya tüm anneler adına şükran,sevgi ve saygıyla…”

“Son Umut” filminin İstanbul’daki çekimlerinde Topkapı Sarayı, Sultanahmet Camii, Haydarpaşa Tren Garı, Yerebatan Sarnıcı gibi tarihi yerler kullanılırken, film ayrıca, Fethiye’de ve Avustralya’nın kırsal bölgeleri ile çöle yakın mekanlarında da çekilmiş.

son-umut-filmi-the-water-diviner-russel-crowe
Görüntü yönetmenliğini “King Kong”, “Yüzüklerin Efendisi” gibi efsaneleşmiş filmlerin Oscar ödüllü görüntü yönetmeni Andrew Lesnie yapmış.

Öğrendiğime göre, araştırmaları esnasında, Çanakakale Savaşı sonrasınde defin işlemlerinde çalışan bir Yüzbaşı’nın mektubundaki “Yaşlı bir adam oğlunun mezarını aramak için Avustralya’dan buralara kadar geldi.” cümlesinden etkilenerek, bu gerçek hikayeden alınan ilhamla hazırlanan filmin, her iki senaristinin de eşleri Türk asıllıymış.

son-umut-filmi-the-water-diviner-gala-olga
Cem Yılmaz’ı filmde oynaması için ikna etmekte zorlandığı yönünde haberler çıkmasına yönelik olarak konuşan Cem Yılmaz, aslında seve seve oynadığını belirtti. Bu açıklama üzerine Russel da, “Cem’i ikna etmenin zor olması hoşuma gitti. Ona yemek ısmarlarken harcadığım paralardan da memnun kaldım” sözleriyle herkesi güldürdü.

son-umut-filmi-russel-crowe
Yılmaz Erdoğan ise ilk defa bir karakteri senaryoda çok beğenerek, illa o rolü oynayabilmek için Russel Crowe’a çok ısrar ettiğini ve bi’ nevi yüzsüzlük yaptığını ama buna fazlasıyla değdiğini anlattı.

Bunun üzerine Cem Yılmaz “Russell bana ‘İstediğin bir kadın karakteri seçebilirsin’ dedi. Ben Olga’ya şans vermek için Cemal rolünü seçtim” diye espri yaptı. Bu arada Cem Yılmaz’ın “Av Mevsimi” filminde çok sevilen “Hayde” şarkısını söylediği bölüme benzer bir sahneyi bu filme de uyarlamışlar ama bu konuda isteseniz de spoiler vermem çünkü çok şeker bir sahne…

En iyisi siz Türkiye’de 26 Aralık tarihinde vizyona girecek olan bu destansı filmi gidin ve izleyin:)

SİZ DE DÜŞÜNCENİZİ PAYLAŞIN

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz