Aralık ayının nasıl geçtiğini anlamadım desem yeridir. Her gün, hatta günün farklı farklı saat dilimlerinde, başka başka etkinliklere, davetlere, galalara ve projelere koşturdum durdum. Bu kadar koşuşturma arasında hem blogumun 2. yılını ve hem de yeni yılı birlikte kutlamak adına, “insanlık için küçük, benim için büyük” (!) bir organizasyona imza atarak, değerli okuyucularıma bir de hediye sürprizi yaptım ve katılan herkese tek tek teşekkür edip, cevap yazmaya çalıştım biliyorsunuz.
usengec-sef-the-public-hotel

Anlayacağınız kendimi fazlasıyla hırpaladığım, uykusuz kaldığım ama keyifle çalıştığım için, bir o kadar da mutlu geçen böyle dolu dizgin bir süreçten sonra, şu an tek istediğim, bilgisayar karşısına oturup tüm bu aktivitelerimi size güzeeeeel güzel anlatmak ve öğrendiklerimi sizlerle de paylaşmak… Kendi deneyimlerimi eğlenceli ve keyifli şekilde anlatayım ki, bu satırları okurken, bi’nevi “yaşatayım” istiyorum size de… Şahane bir fikir değil mi ama?:)

Mesela “ay parçası”(!) gibi çıktığım şu yukarıdaki fotoğrafım, “rüzgar gibi” geçen dünden… Hollanda’dan “best friend”imin gelmesi şerefine, kısıtlı zamanımızda onu en fazla sayıda sevebileceği yere götürme sevdasına kapıldığım doğrudur:) Bu uğurda önce Karaköy’de Unter’de bir kahvaltı ile başlayan tempolu serüvenimiz, oradan Külah’daki Souq Pazar’da yapılan alışverişle devam etti.
karakoy-kulah-souq-pazar

Karaköy’den yokuş yukarı çıkarak Galata’da bir kaç tasarımcı mağazası ziyaret ettik. Yol boyunca beğendiğimiz veya merak ettiğimiz yerlerde alışveriş ve tadımlar yapa yapa Tünel’e çıktık. Orada kahve, burada tatlı, şurada yemek derken, aralarda da o sergi senin, bu sanat galerisi benim hepsine yetişmeye çalışırken, Beyoğlu’nda bir kahve molası vermek için girdiğimiz The Public Hotel’in tasarımına bayılınca, cafe kısmında hem sohbet ettik, hem de otelin en beğendiğim bölümlerinde tamamen plansız programsız ve tabi ki hazırlıksız olarak bir konsept çekim gerçekleştirdik. Fotoğrafı çeken arkadaşım Ozan’ın ellerine sağlık 🙂

Sonra saate bir baktık ki, o da ne? Gitmeyi çok istediğimiz Salt Galata’nın kapanmasına 50 dakikadan az kalmış. Tabana kuvvet hemen pergelleri açtık ve Beyoğlu’ndaki o çılgın insan seli arasında Bankalar Caddesi’ne geri yürüdük.

salt-galata-osmanli-bankasi-arsiv-sergi

1892’de Bank-ı Osmani Şahane için tasarlanan bu binayı, ilk görüşte nefesimiz kesildi. Hayır efendim, yorgunluktan değil!:) Nefesimiz kesildi çünkü, bu Eski Osmanlı Bankası binası eşsiz ve pek görkemli bir mermer yapıt… Ön ve arka cepheleri neoklasik ve oryantalist mimari etkilerin farklılıklarını aynı anda taşıdığı için de, İstanbul’da türünün tek örneği kabul ediliyor.

salt-galata-osmanli-banka-arsiv-sergi

İçinde şu anda 10 Ocak’a kadar sergilenen “Karanlıkta Gökkuşağı” sergisi haricinde, alt katında yer alan müze kısmında süresiz olarak “Osmanlı Bankası Arşivi” sergileniyor.

salt-galata-cash-book-osmanli-bankasi-arsiv

Türkiye’de özel bir banka tarafından kurulmuş ilk müze niteliğindeki Osmanlı Bankası Müzesi’nin nüvesini oluşturan Osmanlı Bankası Arşivi sergisinde, İmparatorluğun merkez bankası ve hazinedarı olarak görev yapan kurumun öyküsü sunuluyor.

salt-galata-osmanlibankasi-arsiv-sergi

Aynı zamanda da bankanın kilit rol oynadığı “geç Osmanlı” ve “erken Cumhuriyet” dönemlerinde yaşanan önemli değişiklik, gelişme ve krizleri, yönetim biçimindeki değişim ile bunun toplumsal etkilerine de işaret ederek, kronolojik olarak gözler önüne seren bu müze ve bina gerçekten görülmeye değer. Unutmadan söyleyeyim, giriş ücretsiz…

salt-galata-osmanlibankasi-arsiv-sergi

Sonrasında da en üst katındaki Neolokal Restaurant’ı denemek istedik ancak henüz hazırlıklık yapılıyormuş ve açılmasına 1,5 saat varmış. Hala gidilmeyi bekleyen bunca mekanımız varken, kaybedecek hiç zamanımız olmadığından, onu başka zamana sakladık. İyi ki de öyle yapmışız ki, bu sayede çok rağbet gören, eşimizden dostumuzdan oldukça methini duyduğumuz bir restaurant daha deneme fırsatımız oldu. Hangisi mi? Karaköy Colonie… Ama onu şimdi aceleye getirmeyeyim. Ayrı bir yazıda güzel güzel anlatacağım. Yaşatacağım size yine! Söz! 🙂

Önceki İçerikPlaza Çalışanlarına Uygun Fiyata 5 Yıldızlı Açık Büfe Öğle Yemeği Olur mu?
Sonraki İçerikGambero Rosso’nun “Top Italian Wines” Davetinden

4 YORUM

Usengec Sef için bir yanıt yazın İptal

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz