Canım takipçilerim! 🙂 Sizinle irtibatta olmayı ve yazı yazmayı fena feci özledim. Bloguma şuraya tıklayarak bir saniyede kolayca üye olup da, her gün gönderdiğiniz güzel ve içten yorumlara tekrar çok teşekkür ederim. Her fırsatta tek tek cevaplama çalışıyorum, ne olur yazmaya devam edin, harikasınız!

Biliyorum arayı biraz açtım ama Instagramdan @usengecsef hesabını takip edenlerinizin bildiği gibi, 2 haftalık bir tatil için Amsterdam’daydım. Orada yaşayan en sevdiğimiz arkadaşlarımızla sakin ve keyifli zamanlar geçirdik. Dünya tatlısı oğullarıyla oyunlar oynadık, şarkılar söyledik. Sonlara doğru kreşten kapıp geldiği o edepsiz grip virüsünden bizler de nasibimizi alsak da, son ana kadar ayakta ve aklımıza koyduğumuz her şeyi yapar, her yere gider haldeydik. Bazı akşamlar güzel restoranlarda kendimize ziyafet çektik, buz gibi havadan dolayı canımız çıkmak  istemediği akşamlarda da Amsterdam’da bizdeki gibi eve paket servisi yaygın olmadığı için,  dışarıdan deniz mahsülleri, pizza, Çin yemeği gibi denemelerimiz oldu. Hepsinden de oldukça memnun kaldık.

hollanda usengec sef

Sinema akşamları yaptık, bazıları vasat çıksa da genelde çok tatlı filmler izleme imkanımız oldu. Pixar’ın 2015 yapımı animasyon filmlerinden “Inside out” (Ters Yüz) bunlardan bir tanesiydi. Bence çocuğunuzla birlikte, siz de keyif alabilirsiniz. Bir şans verin derim:)

Guy Ritchie’nin yönettiği yine 2015 yapımı “The man from UNCLE” (Kod adı: Uncle) da yine çok beğendiğimiz ve devamını merakla beklediğimiz bir film oldu. Sebebini söylersem spoiler vermiş olurum, o yüzden kendiniz izleyin ve görün neden merak ediliyormuş:)) Aslında soğuk savaş döneminde geçen bir casusluk filmi olmasına rağmen, bu hafif nostaljik filmden, bol bol komedi unsurları içerdiği için, kızlar olarak biz de hiç sıkılmadık söyleyeyim.

Uzun boyun avantajları yanında, en büyük dezavantajlarından biri olarak sayabileceğim büyük numara ayakkabı bulmakta, kendi ülkemde maalesef çok zorlandığım için, alışveriş yapmayı hiç sevmediğimi dönem dönem anlatıyorum, denk gelmişsinizdir belki. Çünkü dünyanın en güzel kıyafetini giyin, altında uyumlu bir ayakkabı yoksa, olmaz işte, hiç boşuna uğraşmayın. Ben de artık çözümü yıl içinde sık sık gittiğim Amsterdam ziyaretlerimde buluyorum. Hollanda’da Allahtan ki herkes benim fiziğimde. Böyle olunca da kendi bedenimde bişeyler bulmak kadar, ayakkabı satın almak da çok keyifli hale geliyor. Artık numaramı bulma ümidim kalmadığı için, ezik ezik baktığım İstanbul’daki o ayakkabı dükkanlarının vitrinlerine bile yaklaşmazken, Hollanda benim için bir peynir cenneti, bir müze cenneti, bir tasarım cenneti olduğu kadar, aynı zamanda bir ayakkabı cenneti:) İşte size gripten süzülmüş halimle bile yüzümü biraz da olsa güldüren ayakkabı alışverişimden bir kare. Evet 15 çift almış olabilirim, gözüm dönmüş ne yapayım. Numaramı bulduysam ve ayağıma vurmuyorsa aldım gitti! Bu sene ilk defa topuklu ayakkabı da aldım, çünkü eksikliğini gittikçe hisseder hale geldim. “Bu boyla bir de topuklu mu? Eh pes yani” demeyin lütfen. Eteğin altına spor ayakkabı giydiğim anda bütün havası gidiyor, ayağımı acıtsalarda kenarda bulunsun, belki bir yarım saat onların da içinde durmaya dayanırım ihtiyaç halinde. :))

usengec sef ayakkabi alisveris

Gitmeden önce zaten 5 kg fazlamın olduğundan yakınıyordum hatırlarsanız. Orada düzensiz ve abur cubur yemekten dolayı bu sayı biraz daha artmış olabilir diye çekiniyorum. Öylece durup, önlenemez hale gelmesini beklemektense, aynı dertten muzdarip biricik eşimle birlikte, daha ordayken, hemen İstanbul’da Bağdat Caddesi’nde bulunan diyetisyeni Sevgili Ceylan Akiş’in ofisini arayıp, randevu aldık. 1 saat sonra hayatımdaki gerçek manada ilk diyetisyen randevuma gidiyorum anlayacağınız. Daha önceden 5 haftada eşime tam 12 kilo verdirdiği süreçte de, yemekleri hazırlayacak kişi olarak randevulara ben de girdiğimden, doğru beslenme konusunda ne kadar tecrübeli, gerçekçi ve aynı zamanda tatlı ve hoşsohbet birisi olduğunu iyi bildiğimden, incelme kararım konusunda çok mutlu ve azimliyim bakalım. Süreçleri birlikte yaşayacağız. Herkes için farklılık gösterdiğinden diyet listesini değil tabi, ama sağlıklı ve dengeli beslenme yolunda, Diyetisyen Ceylan Akiş’den alacağım güzel tüyoları sizlerle de paylaşacağım tabi ki.

Şu anda tatil fotoğraflarımıza bakarken fark ediyorum da, öf! Hollanda’nın meşhur buz gibi kara kışına rağmen, atkılar, bereler, eldivenler, sarılıp sarmalanıp, yeri geldiğinde içimize sıcacık tutan “thermal içliklerimizi” kuşanıp, ne çok şey yapmışız. Bu geziyi ilk fırsatta uzun uzun anlatacağım. Size Amsterdam’ı bir turistten ziyade, bir “Amstardamlı” gibi nasıl yaşayacağınızdan kesitler sunmayı planlıyorum. Azcık sabredini umarım değecek bir şeyler çıkacaktır:)

Bu arada siz siz olun, gripken uçağa binmeyin diyeceğim ama binmeyip de ne yapacak insan, biletini mi yakacak, o da bi’ dert tabi. Valla kalkışta ve inişte basınç farklarında eşim de ben de çok rahatsız olduk ve kulaklarımız “zınk” diye tıkandı kaldı. Şu anda kendi sesimiz dahil, her şeyi, suyun altında gibi duyuyoruz. Grip de aynen devam. Antibiyotik filan da kullanmıyorum, çünkü gribin virüs kaynaklı olmasından dolayı, antibiyotikler bir işe yaramayacağı gibi, gereksiz antibiyotik kullanımıyla, vücut bunlara alışacağı için, gerçek ihtiyaç halinde işe yaramama riski de olduğundan, tuzlu su ile gargara ve burun açma seansları dalında bir dünya markası oldum sayılır:)Neyse bu da gelir, bu da geçer. Neler neler geçmedi ki, değil mi? Allah ihtiyacı olan herkese şifasını versin.

Döndüm artık, buralardayım. İrtibat halinde olalım 🙂

Sevgilerimle
Üşengeç Şefiniz
usengecsef.com

SİZ DE DÜŞÜNCENİZİ PAYLAŞIN

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz