(For English version of this article please click here)

En ünlü dünya markalarının yer aldığı mağazalarıyla, sanat galerileriyle, en iyi yeme-içme ve eğlence mekanlarıyla İstanbul’un parmakla gösterilen semtlerinden Nişantaşı’nın en iyi noktasında, yeşilin tüm tonlarına hakim Maçka Parkı’nın hemen karşısında ve masmavi Boğaz’ı tüm güzelliğiyle gözler önüne seren bir otel hayal edin. Hem de her bir köşesinde sanata ve hizmet kalitesine verilen önemi doyasıya hissettiren bir otel olsun. Saydığım özelliklerin tümünün bir arada bulunması, kulağa biraz zor geliyor değil mi? Beklentimin de ötesine geçerek St. Regis Hotel İstanbul’da yaşadığım eşsiz konaklama deneyimini okuyunca, sizlerle de paylaşmak için şu an, neden bu derece heyecanlandığımı anlayacaksınız:)

st-regis-hotel-istanbul-usengec-sef

Starwood Hotels & Resorts gibi dünyanın en önemli otel gruplarından birinin en lüks markası olarak, yeni nesil “lüks gezginlere” hitap eden bir oteller zinciri St. Regis… Dünyanın en önemli şehirlerinde 30’dan fazla lokasyonda yer alıyor. İstanbul’da da Starwood Hotels & Resorts ve Demsa Group ortaklığıyla geçtiğimiz sene Nişantaşı’nda açıldığında, ilk ziyaretçilerinden biri olmuş, hatta son 21 yıldır Oscar ödül törenlerinin resmi partilerini düzenleyen 2 Michelin yıldızlı, dünyaca ünlü Master Chef Wolfgang Puck’ın özel davetlisi olarak, otelin terasında yer alan Spago Restaurant‘da katıldığım yemekten izlenimlerimi, sizinle de paylaşmıştım hatırlarsanız.

Bu sefer sadece restoranını değil, otelin tüm havasını bizzat yaşamak ve sizlere de en iyi şekilde yaşatmak amacıyla St. Regis İstanbul’da bir hafta sonu konakladım. Wolfgang Puck imzalı Spago kadar, beni ve eşimi bu otelde çok heyecanlandıran deneyimlerden biri “Bentley Suite” oldu desem şimdi, eminim ki çoğunuz “Bentley araba markası değil miydi, ne alaka?” diye düşünebilirsiniz. Tamam tamam, hepsini anlatacağım:)

st-regis-hotel-istanbul-usengec-sef-hotel-deneyim
Otelin başlangıç hikayesi 1890’ların Amerikası’na dayanıyor. “Altın Çağ” denilen o dönemde Caroline Astor adında varlıklı bir kadın yaşıyor. O dönemin en zengin politikacı ve sanatçılardan oluşan “The 400” diye bir grup kurmuş ve bugün Empire States’in olduğu yerde Beş Çayı partisi gibi davetlerle bir araya gelerek, bu etkinliklerde “butler service” denilen uşaklardan hizmet alıyorlar.
İşte Caroline Astor’un oğlu John Jacob Astor IV’de, çocukluğundan beri annesinden ve evindeki davetlerden gördüklerini, büyüdüğünde kendi kurduğu oteline entegre ederek, o güne dek yapılmayanı yapıyor ve 1904 yılında, ilk St.Regis Hotel’ini New York’un meşhur 5. Caddesinin köşesinde açıyor. “Butler Service” farkı ile diğer otellerden ayrıştığı için de, daha ilk seneden Amerika’nın en iyi oteli seçiliyor. “Bir Butler ne işe yarar ki?” diye biraz ufkunuzu açayım ister misiniz?:)

st-regis-hotel-istanbul-usengec-sef-hotel-deneyim

Koşturmacayla geçen yaşamlarımızda, bize bir türlü yetmeyen en değerli şey “zaman” ya hani? Konaklamamız esnasında zaten kısıtlı olan değerli zamanımıza en güzel destek, “St. Regis’a özel Butler Servisi”nden geldi. Nasıl mı? Hemen anlatıyorum, bu fikre bayılacaksınız!:)İngiliz Kraliyet Ailesi’ne butler yetiştiren bir okuldan mezun olan, ardından Crystal Cruises gibi lüks yolcu gemilerinde tecrübelerini pekiştiren ve 26 sene Kanada’da yaşamış Atilla Cimşit isminde çok değerli bir Head Butler tarafından yetiştirilen ve eğitimlerine çok önem verilen Butlerların sloganı “Allow me!” yani “izin verin, sizin yerinize ben yapayım”.

Diyelim ki St. Regis Hotel’de kalıyorsunuz, o halde kendi zamanınız olmayan veya o an ilgilenmek istemediğiniz pek çok konuda Butler Service denilen uşaklık/kahyalık servisi alabiliyorsunuz. Konuklarının seyahatinin en iyi şekilde geçmesi için her türlü detayı düşünen bu modern uşakların dış görünümleri çok presentable olduğu kadar, yabancı dilleri de çok iyi.

Batman’deki “Alfred”den ziyade, daha çok Iron Man’deki “Pepper Pots” gibiler. Süitinizdeki yiyecek-içecek servisinden, gazetenizin getirilmesine, son dakikaya bıraktığınız bir hediyeyi sizin için organize etmekten, toplantıya yetişeceğiniz takım elbisenizin kuru temizlemeye götürülmesine, yarın giyeceğiniz kıyafetin ütüsünden, isterseniz sizin yerinize bavulunuzun açılıp, yerleştirilmesine veya otelden ayrılırken güzelce toplanıp, katlanmasına, hatta okumak istediğiniz bir kitabın sizin için araştırılıp, bulunmasına kadar her ihtiyacınıza sizin yerinize koşan, “sağ kolunuz” gibi birini hayal edin, işte aynen öyle! St. Regis Uşak Hizmeti Masası’nı arıyorsunuz, sanki bir ön büro müdürü veya otel müdürüymiş gibi isteklerinizle ilgilenip odanıza Butler gönderiyorlar. Ricalarınızı dile getiriyorsunuz, ve bu tarz konulara sizin yerinize onlar koşuyorlar. Tam da her şeyi olan ama “zamanı olmayan” misafirler için düşünülmüş harika bir hizmet. Tecrübe ettiğim için biliyorum ki, inanın çok keyifli bir şey. İşin en güzel olan tarafı da St. Regis’de ister standart oda, ister süit, hangi odada konaklarsanız konaklayın, herkesin bu hizmeti alabiliyor olması. Hatta e-posta yoluyla veya Whatsup’dan bile 7/24 irtibat halinde olup, taleplerinizi iletebiliyorsunuz. Aman dikkat edin bağımlılık yapabilir! İtiraf etmeliyim ki, biz eve dönüp de Butlersız kalınca, bayağı bir afalladık, içeriye doğru “Sebastian? Sebastiaaan?” diye seslendim ama nafile:)

st-regis-hotel-istanbul-usengec-sef-hotel-deneyim
Otel boşuna “The Best Address in Istanbul” yani “İstanbul’un en iyi lokasyonu” iddiasıyla ortaya çıkmamış, gerçekten de odadan çıkıp 1 dakikada Nişantaşı’nın merkezindeki en iyi mağazalara, cafe ve restoranlara, eğlence merkezlerine ve sanat galerine ulaşmak mümkün… Canınız açık havada yürüyüş mü çekti? Maçka Parkı bütün güzelliğiyle adeta filmlerdeki ünlü Central Park gibi hemen karşınızda.

st-regis-hotel-istanbul-usengec-sef-hotel-deneyim

Taksim yürüyerek 15 dakika… Sultanahmet, Karaköy gibi Tarihi Yarımada’yı gezip görmek isterseniz, oldukça yakın olduğu gibi, Osmanbey metrosuna da sadece 1 km. mesafede…

st-regis-hotel-istanbul-usengec-sef-hotel-deneyim

Birbirlerinden metrekare ve dizayn olarak farklı 14 adedi süit olmak üzere toplam 118 odası bulunan St.Regis Hotel, ödüllü mimar Emre Arolat tarafından 1920’lerin İstanbul’unda yaşanan “Art Deco” döneminden ilham alanılarak tasarlanmış. Hani eskiden hepimizin evinde, misafir odalarımızın baş köşesinde en değerli kristal bardak setlerinin, fotoğraf çerçevelerinin, aksesuarların filan sergilendiği “gümüşlük” de denilen camekanlı dolaplar vardı? İşte “Art Deco” etkisiyle, onlardan esinlenerek tasarlanan ve lobideki duvarın tamamını kaplayan, Assouline kitaplarının ve değerli Hiref tasarımlarının sergilendiği vitrin formu, aynı zamanda oda ve süitlerin dekorasyonunda da kullanılmış. Otelin genelinde toprak ve bronz tonları hakim.

st-regis-hotel-istanbul-lobi-emre-arolat

Atrium alanına gelip de yukarı baktığınızda yüzlerce cam panelin matematiksel hesaplarla birleştirilmesiyle tasarlanan “Supernova” adını verdikleri bir avize göreceksiniz. Asma kata yani aynı seviyeye çıktığınızda daha da etkileyici olan, “tasarımın sınırlarını zorlayan” bu 3 boyutlu avizenin temizlenmesi bile, bence ciddi bir operasyon başarısı gerektiren bir “case study.

st-regis-hotel-istanbul-library

Aynı kattaki “The Library” isimli kütüphane bölümünde, kışın romantik bir ortamda ateşin karşısına geçip, rahatça kitap okuma imkanı sunan bir de şömine var.

st-regis-hotel-istanbul-demsa-sanat-koleksiyon

Otelin en büyük özelliklerinden bir diğeri, aynı zamanda dünyanın önde gelen özel sanat koleksiyonlarından biri olan Demsa koleksiyonuna ait, Botero, Andy Warhol, Sam Francis, Devrim Erbil, Bedri Baykam, Ahmet Gümüştekin gibi yerli ve yabancı pek çok çağdaş sanatçının orjinal eserlerinin, tüm ortak alanlarda ve hatta odalarda bile sergileniyor olması… Öğrendiğime göre, 13 yıl önce Demet Sabancı Çetindoğan ve eşi Cengiz Çetindoğan tarafından profesyonel olarak başlatılan bu koleksiyonun, sanatsal çalışmalardaki artışla birlikte artık, Pritzker ödüllü ilk kadın mimar olan Zaha Hadid tarafından tasarlanmış bir müzeye dönüştürülmesi söz konusuymuş. Müslümanlığın ilk döneminden, Annish Kapoor’a kadar bir platform oluşturan bu organik yapının ilk adımı burası olarak kurgulanmış.

st-regis-hotel-istanbul-demsa-sanat-botero
Duymasın ama, benim kendisine “Kedili Tombik Teyze” adını verdiğim ve dünya resim sanatının yasayan en büyük ustalarından sayılan Fernando Botero’nun “La Prima Donna” isimli tablosu, otelin hemen giriş katında, asansörlerin yanındaki duvarda yerini almış. “Şişman insanlar resmediyorum, çünkü yuvarlak ve hacimli hatlar, insanı, doğayı ve yaşama sevincini yansıtıyor” diyen 78 yasindaki bu Kolombiyali ressam ve heykeltraş, insanları ve hayvanları tombik yansıtan tarzıyla meşhur.

st-regis-hotel-istanbul-astor-balo

160 kişiye kadar konuk ağarlanabilen Astor Balo salonu, bronz üzerine oniks taş ve cilalı abanoz döşemesiyle inanılmaz güzel bir ambiyansa sahip. Otelde ayrıca son teknolojiyle donatılmış ve çoğunluğu otelin 1. katında bulunan, Maçka Parkı’na bakan ve gün ışığı alan çok amaçlı 7 toplantı salonunu bulunuyor.
st-regis-hotel-istanbul-toplanti-salonu
Hotel’in giriş katında yer alan St. Regis Brasserie’nin hemen önünde, Mim Kemal Öke ve Abdi İpekçi Caddesi’nin buluştuğu noktada sergilenen Robert Indiana imzalı, “LOVE” formundaki heykel, dünyanın marka şehirleriyle özdeşleşmiş ikonik bir pop sanat eseri. Sizin için yaptığımız çekim esnasında şu pozu verebilmek uğruna, hangi meraklı bakışlara maruz kaldığımı ve “hangi kanalda yayınlanacak evladım?” sorularıyla kikirdediğimi anlatmama gerek yok herhalde:) Burası gerçekten de bence her otelde, müşterileriyle daha sıcak ilişkiler kurması için bulunması gereken başarılı bir instagram noktası ve mesajı da çok açık ve net şekilde sevgi dolu:)

st-regis-hotel-istanbul-robert-indiana-love
Dediğim gibi odaları dahil, her köşesinde, sahibi Demet Sabancı Çetindoğan ve eşinin çok özel koleksiyonlarının yer aldığı bu otel, bir müzeden farksız… Böylesine değerli bir sanat platformuna, sırf bu eserleri görmek için bile gelinir. Park, Alışveriş, SPA derken, bir de üzerine Spago ve Brasserie Restaurantları da düşününce, burası sadece bir otelden ziyade, keşfedilmeyi bekleyen çok daha karmaşık bir yapı aslında.

17 senedir Starwood bünyesinde Ankara, Qatar, St.Petersburg, Abu Dhabi gibi lokasyonlarda görev yapan otelin genç ve tecrübeli Pazarlama Müdürü Selim Ölmez’le yaptığımız keyifli sohbet esnasında öğreniyorum ki, burada geçmişe ve kültüre sahip çıkılarak, hala ilk günkü ritüellerin yaşatılmasına büyük önem veriliyor.

st-regis-hotel-istanbul-spago-teras

Mesela ilk olarak St. Regis’de ortaya çıkarılan ve domates suyu, kereviz sapı ve baharatlarla hazırlanan meşhur Bloody Mary kokteylini sahipleniyorlar. Hatta İstanbul St. Regis’e özel olarak, rakılı şalgamlı ehli keyif versiyonunu yapıp, adını da “Misty Mary” koymuşlar.

Bir de tüm St.Regis’larda yapılan kılıçla şampanya açma ritüelleri var ki, geçmişi taaa Napolyon dönemine dayanıyor. Bu geleneğe göre, her Çarşamba günü, otelin lobisinde bir araya gelinerek, Genel Müdür ve Head Butler tarafından, “sabre” türü kılıçlarla, tek vuruşta şampanya patlatılıyor ve tüm konuklara servis ediliyor.

ODALAR

Hadi biraz da modern ve klasik tasarım sentezinin güzel bir örneği olan Deluxe odamızdan bahsedeyim.

st-regis-hotel-istanbul-oda-suite-manzara
İlk olarak 46″ bir TV, hızlı internet, otele özel üretilmiş büyük ve konforlu bir yatak göze çarpıyor.

Mobilya ve aydınlatma ünitelerinde dinginlik ve huzur veren toprak ve bronz tonlarının kullanıldığı, içinde çağdaş sanatın değerli eserleri bulunan odada, Maçka Parkı ve Boğaz’ın iç açıcı manzarısına karşı berjerinize kurulup, ister odanızdaki Nespresso kahve makinanızla tek tuşa basarak kendi yaptığınız, ister Butler’ınızdan rica ettiğiniz kahvenizi keyifle yudumlayabilirsiniz.

st-regis-hotel-istanbul-oda-suite-manzara

st-regis-hotel-istanbul-oda-suite-manzara

Mermer kaplı geniş banyoda, çift evye, birbirinden ayrı küvet ve duş ve banyo aynasında gizli 19″ bir televizyon bulunuyor. Duvarlardaki desenlerin hikayesi, eskiden Fransızlar tarafından hazırlanmış İstanbul’un ilk sigorta haritalarına dayanıyormuş. Bu desenleri otel genelinde toplantı odası duvarları gibi başka yerlerde de görmek mümkün. Biraz inceledikçe, Fransızca yazılmış cadde isimlerinden, neresinin hangi semt olduğunu ufak ufak kavrayıp, nostalji yaparak, seviniyor insan:)

st-regis-hotel-istanbul-oda-banyo

Saat itibariyle akşam yemeğine daha çok var. Otelde de keşfedilmeyi bekleyen pek çok köşe. O zaman eşime uzun zamandır ballandıra ballandıra, anlata anlata bitiremediğim, Spago Restaurant’ın Şefi Wolfgang Puck’ın o dillere destan Somon Fümeli ve havyarlı pizzasından oda servisine sipariş vermek güzel bir fikir sanki.

st-regis-hotel-istanbul-spago-somon-pizza

Altındaki Creme Fraiche’i, üstündeki frenk soğanıyla bu enfes taş fırın pizzası, bizi daha fazla bizden almadan, hadi bakalım üşenmek yok, keşfe çıkıyoruz!

BENTLEY SUITE

İlk durak, yazımın başında da bahsettiğim “St. Regis Bentley Suite”.

st-regis-hotel-istanbul-bentley-suite
Bentley arabalarından esinlenen Bentley Süit, %100 kendi tasarımları ve el yapımı olarak araçtaki mobilya ve aksesuarların kullanıldığı, tamamen konsept bir süit…

Bentley Motor ve St. Regis işbirliği ile hazırlanan ve Bentley Continental modelinden ilham alınarak tasarlanan bu süit, Robb Report tarafından ödüllü, harika bir yer. Dashboardlardan, saatlere, araba koltuklarından, müzik sistemlerine, emniyet kemerlerine hatta tavla takımlarına kadar odadaki her şey Bentley’e gönderme yapıyor.

Bentley’nin ön panelinden yapılmış ve içinden uzaktan kumanda ile televizyon çıkan aksesuarlarla zenginleştirilmiş, geniş balkonundan ve tüm pencerelerinden direkt Maçka Parkı ve Boğaz’a bakan bu süit, her köşesindeki detaylarla modern, lüks ve performans tutkunlarına, ama bence özellikle erkeklerin içindeki hiç büyümeyen çocuğa hitap ediyor. Çünkü eşim burada, keyiften adeta mest halde.

st-regis-hotel-istanbul-bentley-suite

st-regis-hotel-istanbul-bentley-suite-macka-park

st-regis-hotel-istanbul-bentley-suite
Özel Bentley derisinden tasarlanan ve özel bölmelerinde aynı araçtaki gibi iki şampanya soğutucusunun yer aldığı büyük kanepe, güçlü hatları ve kıvrımlarıyla Continental’in çizgilerini anımsatıyor.

st-regis-hotel-istanbul-bentley-suite

Bar bölümünde üç adet bulunan ve aynen araçtaki gibi Breitling markalı saatler İstanbul, Londra ve New York’un yerel saatlerini gösteriyor. Bentley imzalı özel tasarım puro kutusu bile düşünülmüş olan bu süitin fiyatı yaklaşık 5000 Euro civarı. Burada kalabalık bekarlığa veda partilerine ev sahipliği yapmak çok eğlenceli olabilir sanki:)

st-regis-hotel-istanbul-bentley-suite

Ardından gezdiğimiz 185 metrekarelik Kral Dairesi de, eşsiz bir İstanbul manzarası sunan kocaman bir terasa, kendine ait bir mutfağa ve toplantı ve yemek için kullanılacak büyük ve mermer bir masaya sahip.

st-regis-hotel-istanbul-kral-dairesi

st-regis-hotel-istanbul-kral-dairesi

st-regis-hotel-istanbul-kral-dairesi

st-regis-hotel-istanbul-kral-dairesi

Otelin her köşesini keşfettikten sonra, sıra geliyor en keyifli bölüme doğru yol almaya… Yumuşacık bornozumu da giydiğime göre, hadi bana biraz bye bye!:)

st-regis-hotel-istanbul-oda-spa

IRIDIUM SPA

Evet! İlk hedefim tabi ki Iridium Spa:)

st-regis-hotel-istanbul-iridium-spa
950 metrekarelik bir alana yayılan SPA alanında, 7 masaj odası, farklı ebatlarda 3 kapalı havuzu ve bir hamamı yanında, outdoor training eşliğinde programlar da yapılan, Technogym’in en son teknoloji ekipmanlarıyla donatılmış bir de spor salonu bulunuyor. Hava iyiyken bu otelde konaklıyorsam, tempolu yürüyüş için benim tercihim yine hemen karşısındaki, bol oksijenli güzelim Maçka Parkı olurdu tabi:)

“Sanus per aquam” yani suyla gelen sağlık anlamına gelen SPA, su seslerinin eşlik ettiği etkileyici, samimi ve huzurlu bir ambiyansa sahip.

st-regis-hotel-istanbul-iridium-spa-havuz
Cilt bakımı için, Sundari ve Omorovicza gibi lüks markaların bakım ürünleri kullanılıyor.
st-regis-hotel-istanbul-iridium-spa-sundari
Relaxing massage için özellikle methini çok duyduğum Ayfer Hanım’dan alacağım seans için heyecanlıyım.
st-regis-hotel-istanbul-iridium-spa-masaj

Bütün gün bilgisayar karşısında hareketsiz halde, şekilde şekile girerek oturmaktan sırtımdaki tutulmuş yerleri ve bel fıtığından dolayı kilit halimi görünce, relaxing masajın içine biraz Swedish ve biraz da Medikal masaj katmayı teklif ediyor. İşin ustasına kendimi bırakınca, hayatımda yaptırdığım en iyi ve en etkili masajlardan birini aldığım için, tılsımlı ellerinden ve işine gösterdiği özenden dolayı Ayfer Hanım’ı özellikle tebrik ediyorum.

st-regis-hotel-istanbul-iridium-spa
Masajdan sonra hemen odasına gitmek istemeyenler için dinlenme odaları da çok keyifli ama pelte kıvamına da gelsem, akşam yemeğinde geleceğimiz, otelin hemen giriş katındaki ST.Regis Brasserie’nin gündüz gözüyle nasıl göründüğünü de görmek için, fazla tembellik yapmıyorum.
st-regis-hotel-istanbul-iridium-spa-relaxing

ST.REGIS BRASSERIE

Restoranın lobisinde yer alan Petit “O” Bar, az önce bahsettiğim Bloody Mary ve Misty Mary başta olmak üzere, ünlü kokteyl ve içki seçenekleriyle olduğu kadar, Bedri Baykam imzalı “Bosphorus Breeze” tablosu ile de görülmeye değer.
st-regis-hotel-istanbul-brasserie-bar

Restoran, hem Nişantaşı’ndaki sokağın hareketliliğini, hem de açık mutfaktaki şovu izleme fırsatı sunarken, ortamda, 1920’lerin ünlü Parizien brasserie’lerini andıran, oldukça şık ve bir o kadar da rahat bir tasarım hakim. Bu özellikleriyle cemiyet hayatı, iş adamları ve Nişantaşı’nda vakit geçirmeyi sevenler, yeni buluşma noktası olarak, hemen bu keyifli masaları istila etmiş durumda doğal olarak:)

st regis istanbul brasserie 3

En efsane Jazz sanatçıları, ilk olarak St. Regis New York’un terasında çıkarlarmış. Şimdi istanbul’daki bu brasserie için de böyle bir Jazz club projeleri var. Soft, modern jazz müziği ve Jamie Cullum tarzı coverlar gibi bir müzik platformu olsa, ilk biz gideriz valla, İstanbul’da arayıp da bulamadığımız şey!:)

st-regis-hotel-istanbul-brasserie-menu

Otelin Executive Şefi Gürcan Gülmez’in, Türk mutfağına ait lezzetleri, çağdaş Fransız mutfağına ait dokunuşlarla harmanlandığı sabah-öğlen ve akşam için alternatifleri zengin bir menü hazırlanmış.

st-regis-hotel-istanbul-brasserie-gurcan-chef

st-regis-hotel-istanbul-brasserie-menu

st-regis-hotel-istanbul-brasserie-usengec-sef

Biz o akşam ilk olarak “sous vide” usulde hazırlanmış istakoz, kalamar ve karidesten oluşan ve içinde karamelize edilmiş pancar ve crust halde şam fıstığı ve salatalık, üzerinde de lime köpüğü bulunan “Ilık Deniz Mahsulleri Tabağı” ile başlangıç yaptık. Türk lezzetlerini Fransız usulüyle pişiriyorlar. Bu sayede Fransız dokunuşu olmasına rağmen, bizim damak tadımıza yakın bir sonuç çıkıyor ortaya.

st-regis-hotel-istanbul-brasserie
Ana yemek olarak ise St.Regis Brasserie’nin en iddialı ana yemeklerinden biri olan Beğendi yatağında konfi Pancarlı Kuzu İncik alıyoruz. İncik 12 saat zeytinyağında pişirilerek, Cranberry ve Tarhun ile harmanlanarak top haline getiriliyor ve zeytin crust’a bulanıyor. Kuzu sosu ve nar suyundan hazırlanmış crispy plaka ile ve köpüğümsü kıvama getirilmiş Beğendi üzerinde servis ediliyor. Sonuç mu? Lokum gibi lokum:)

st-regis-hotel-istanbul-brasserie-kuzu-incik
Baştan çıkarıcı tatlı menüsünde ise Şef’in tavsiyesine uyarak, Valrhona beyaz çikolata mus, mevsim meyveleri, çilekli dondurma ile servis edilen fesleğen soslu Pavlova’yı deneyip, çok beğeniyoruz.

st-regis-hotel-istanbul-brasserie-pavlova

SPAGO RESTAURANT

Ünlü şef Wolfgang Puck’ın ‘çiftlikten masaya’ felsefesini yansıtan menüsü ile İstanbul’a ekstra lezzet kültürü ve değer katan restoranı Spago… Takdir edilecek şekilde burada, Michelin yıldızlı şeflerin mekanlarında dünyadaki diğer örneklerinde gördüğümüz tarzda, menüye ağız uçuklatan fiyatlar koymak yerine, markayı daha fazla kişiyle buluşturmak için daha makul ve mantıklı bir fiyat politikası izlemeyi uygun görmüşler. Spago lezzetleri hakkında daha önce hazırladığım yazıma buradan ulaşabilirsiniz.

Lezzetli menüsüyle olduğu kadar, müzikleri, özel kokteylleriyle ve eşsiz Boğaz manzarasıyla da nefes kesen Spago’da haftanın beş günü canlı DJ performanslarının olduğu Bar-Lounge bölümünde yemekten sonra biraz da teras keyfi yapıyoruz.

st-regis-hotel-istanbul-spago-teras-bar

Spago’nun terası, bu özellikleriyle Yaz akşamlarının en trend mekanları arasına hızlı bir giriş yapmış. Sadece Spago’ya özel kokteylerden biri olan bu Rasberry’li kıpkırmızı “Forbidden Kiss”, manzarayı daha da muhteşem hale getiren faktörlerden…

st-regis-hotel-istanbul-spago-teras-bar

st-regis-hotel-istanbul-spago-teras-usengec-sef

SPAGO’DA KAHVALTI

Bugün günlerden Pazar da olsa, öğlene kadar uyumamak en iyisi. Haydi o zaman şimdi kahvaltı zamanı!

Otel müşterileri kahvaltılarını Spago’da alıyor. Mutfak bölümünde sergilenen, az ama öz çeşitte, hepsi kaliteli malzemelerden hazırlanmış, açık büfe bir kahvaltı konsepti mevcut.

st-regis-hotel-istanbul-spago-kahvalti
İster içeride oturun, ister bizim gibi dışarıdaki masalardan en beğendiğinizi seçin.
st-regis-hotel-istanbul-spago-kahvalti

“Spago’nun terasında gazetemi okuyup, güzel bir kahveyle güne başlamak gibisi yok” dememe gerek var mı bilemiyorum, yüzümdeki ifade bunu zaten belli ediyor sanırım:)

st-regis-hotel-istanbul-spago-kahve-usengec-sef

Güzel bir sebzeli omletle kahvaltımın ilk yarısını tamamlıyorum. Tuzlu kısmı bittiyse, Pazar kahvaltısının olmazsa olmazlarından tatlılara geçebiliriz:)

st-regis-hotel-istanbul-spago-kahvalti
Spago’nun muhteşem Maçka Parkı ve eşsiz Boğaz manzarasında yapılan brunch’ının yıldızı, bence işte bu orman meyveleri ile renklendirilmiş muhteşem ötesi Pancake! Böyle lezzetlisini her yerde arıyordum, bugüne kısmetmiş. Ah keşke hiç bitmese!:)

st-regis-hotel-istanbul-spago-kahvalti-pancake

Tatlılar-tuzlular derken, yeme işini biraz abartınca, karşımızda da bütün görkemiyle bu yemyeşil park dururken, yemek üstü güzel bir yürüyüş yapmadan olmaz tabi.

st-regis-hotel-istanbul-spago-kahvalti

Hatta hazır Nişantaşı’ndayız, uzun zamandır karşılıklı buluşma sözü verdiğimiz kuzenlerle buluşsak ya! Hemen bir “alo” diyoruz, meğer bu park onların hafta sonu ritüellerinde varmış zaten. St. Regis’dan 2 adımda Maçka Park’ına geçiyoruz ve güzel bir yürüyüş sonrası, kendimize güzel bir ağaç gölgesi seçiyoruz. Doğa aşığı bir aile olarak, her daim yanlarında hazır bulundurdukları puantiyeli kırmızı piknik örtülerini çimenlerin üzerine seriyorlar. Hava güneşli ve burası püfür püfür. Oh mis! Miniğimizi ortaya alıp da, biraz da onunla oynadık mı değmeyin keyfimize 🙂

st-regis-hotel-istanbul-macka-park-piknik

İşte St. Regis İstanbul Hotel’den izlenimlerim böyle… Bir başka otel deneyim yazımda tekrar buluşmak üzere sevgilerimle:)

st-regis-hotel-istanbul-usengec-sef-hotel-deneyim

St. Regis İstanbul

Adres: Mim Kemal Öke Cad. No: 35 Nişantaşı Şişli/İstanbul(For English version of this article please click here)

Önceki İçerikHürriyet Cumartesi Eki’yle Kendi Şehrimizden “Bir Turist Gibi” Keyif Aldık
Sonraki İçerikKaliteli ve Nezih Eğlence Denilince Ziyade Fasıl

SİZ DE DÜŞÜNCENİZİ PAYLAŞIN

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz