Çocukluğumda şimdikinden bin kat daha yüksek bir özgüvenle, gelen şarkı ve taklit ricalarını kıramaz ve her fırsatta “hayranlarıma” Erol Evgin, Zeki Müren, Tanju Okan, Ajda Pekkan, Nükhet Duru, Nilüfer, Metin Akpınar, Zeki Alasya, Adile Naşit, vs. taklitleri yapar, kılıktan kılığa girerdim. Okulda da bu özelliklerim sayesinde nice ders kaynamış ve sınıf arkadaşlarım kaç sözlü sınavdan yırtmışlardır kim bilir:) İşte bu yüzden Hard Rock Cafe İstanbul’da Karaoke Gecesine davet edildiğimde hemen o yıllarım geldi gözümün önüne… Yoksa yoksa sahnelere geri dönme zamanım gelmiş miydi? “Du’ bakalım hemen heveslenme” dedim kendi kendime… “Önce ortamı bir gör hele”!

hard-rock-cafe-istanbul-usengec-sef
Söz verdiğimiz saatte orada olmak için acele ederken, yağmur da iyice çıldırmıştı ama hiç birşey bizi yolumuzdan alıkoyamadı. Şişhane’de indiğimiz metrodan, Galatasaray Lisesi’nin olduğu dört yol ağzına kadar gelip, sola döner dönmez işte karşımızdaydı Hard Rock Cafe tüm albenisiyle:)

hard-rock-cafe-istanbul-asmalimescit
Önce Hard Rock Cafe hakkında kısaca bir bilgi vermem gerekirse, ilk olarak 1971 yılında Londra’da açılmış ve şu anda dünya genelinde 36 ülkede 143 mekanı bulunuyormuş.

En önemli özelliklerinden biri, müzik dünyasındaki dünyaca ünlü sanatçıların, sahnede kullandıkları müzik aletleri, kostümleri, aksesuarları gibi özel eşyalarının, mekanların dört bir tarafında duvarlarda camekanlarda sergileniyor olması. Bir çeşit müze sanki… Siz yemeğinizi yerken, mesela Michael Jackson’un, Elton John’un, Bon Jovi’nin, Depeche Mode’un, Gun’s& Roses’ın şarkıcısı Axl’ının özel bir eşyası yanı başınızdaki camekanın içinde asılı duruyor düşünsenize:)

hard-rock-cafe-elton-john
Bir diğer özelliği de meşhuuuur t-shirtleri… Gittiğiniz yabancı ülkeleri “ay hayatım geçenlerde şurdaydık, burdaydık, aman bir eğlendik bir eğlendik” diye kaç kişiye anlatabilirsiniz normalde? Sadece tanıdık ve arkadaşlara değil mi? Ama eğer üstünde “Hard Rock Cafe Bilmem neresi” yazan bir hatıra t-shirt alır ve giyerseniz, artık dile getirmenize gerek kalmadan millet, o şehri gördüğünüzü bilir ve otomatikman havanızı da atmış olursunuz. Bir de hiç bulunmadığı ülkelere, sırf “gitmiş gibi” yapabilmek için bu t-shirtlerden sipariş verenler varmış diye duydum, ah onlar yok mu onlar 🙂

hard-rock-cafe-bon-jovi
Neyse gelelim bizimkine… Taaaa 1896 yılında ilk Türk sinema filminin gösterildiği yer olarak bilinen tarihi “Sponeck Birahanesi”nin yerinde açılan bu Cafe’de 3 adet bar ve 300 kişilik oturma kapasitesi ile güzel bir teras bulunuyormuş. Dışarıda “ahmak ıslatanın kralı” yağarken, tabiki de terasına filan çıkmak aklımın ucundan bile geçmedi bu seferlik. Yaza doğru inşallah! 🙂

hard-rock-cafe-istanbul-bar

Binanın hemen girişinde “Hard Rock Cafe Istanbul” t-shirtleri ve daha pek çok hediyelik eşya satışı olan bir mağaza bulunuyor. Eh kendi ülkelerine döndüklerinde kasım kasım kasılmak, bize gelen turist kardeşlerin de hakkı tabi:)

hard-rock-cafe-britney-spears
Karaoke’nin olduğu kata vardığımızda etraf tanıdık simalarla doluydu ki, işte bu güzel haberdi. Az sonra içinde Kızarmış Patates, Sos, Chicken Tenders ve mini Hamburgerlerden oluşan bir sepet servis edildi. Salı gecelerine özel akşam 20:00’de başlayan bu etkinlikle bu sepeti, yanında bira ve Karaoke toplam 49 TL fiyatla sunuyorlarmış.

hard-rock-cafe-istanbul-karaoke

Şimdi burada bir dakika durup, “Karaoke” nedir henüz bilmeyenler için anlatsam iyi olur herhalde… Dün akşam telefonda “anne ben Karaoke yaptım yihhhuuu” dedim, o da Bursa’nın şu meşhur üstü çikolatalı içi kestaneli tatlısı “Karyoka”dan yaptım zannetti, tarif istedi benden:)

Bazılarımız “Kareoke” de diyor. Japonca iki kelimenin birleşmesinden oluşan bu kelimenin içinde geçen “Kara”nın anlamı; “yok” demek ve “ökesutora” ise belki tahmin edeceğiniz gibi “orkestra” demekmiş. Yani “orkestra yok” gibi bir anlamı olan Karaoke’yi Japonlar can sıkıntısından bulmuş olsa gerek… Orjinal şarkıdan sözlerin söylendiği bölümü çıkarıyorlar, sadece enstrüman kısmı kalıyor geriye. Şarkının sözleri o anda söylenmesi gereken sırayla bir ekrana yansıtılıyor ve eline mikrofonu alma cesaretini gösteren kişi, listedeki şarkılardan seçtiği bir tanesini, müziğe uygun olarak, topluluk önünde söylemeye çalışıyor:)

Şimdi tekrar dönelim dün geceye… Masanın üzerinde iki mavi dosya gördüm, amanın yoksa tahmin ettiğim şeyler mi? Bir açtım ki Allaaah! Biri Türkçe, biri Yabancı şarkıcı ve şarkı listeleri… Heyecandan bir türlü aklıma şarkı gelmez oldu mu size! Neyse az sonra duş konserlerim geldi aklıma, en çok hangi şarkıları severim bir durup düşündüm. Bir kısmını listede bulamadım ama Karaoke oyununu yöneten DJ arkadaş sağolsun, listede olmayanları bile benim için yarattı. Şarkı söylemek isteyenler seçtiği şarkıları kendisine haber veriyor ve sıra sizinkine gelince, alıp mikrofonu sahneye çıkıyorsunuz. İşte bu kadar basit:) Kalabalık önünde konuşma ve sahne fobisini yenmenin en eğlenceli yolu değil mi ama? Ekipten cesaret eden herkes tek tek kalkıp sevdiği şarkıları seslendirdi. Aramızda ne cevherler varmış:)

Ben de mikrofonu elime alıp, sahneye çıktığım anda mest oldum ve en ama en sevdiğim Fransızca Şarkılardan Edith Piaf’ın “La Vie en Rose”unu seslendirmeye çalıştım naçizane… Çok ama çok keyif aldım, ilk kez denediğim için umarım siz de beğenirsiniz 🙂 Eğer aşağıdaki video görüntülenemiyorsa, buradan da tıklayıp izleyebilirsiniz.

Bir sonraki gittiğimde bir Türk sanat Müziği şarkısı icra etmek istiyorum. Aklımda “Dertliyim Ruhuma Hicranımı Sardım da Yine” var… Yani “Üzgünüm Leyla” .. Bayılıyorum bu şarkıya. Ya da “Çile Bülbülüm Çile”… Milleti şöyle bir “Allah!” diye coştursam ne güzel olur:) O olmazsa “Lale Devri”ni de söyleyebilirdim bak! “Eski radyolar gibi çatıya saklanmış aşk” derken Sibel Can gibi titretirdim sesimi. Hatta belki de Yaşar’dan “Kuşlar”, yok yok Dean Martin’den “Sway” yakışırdı… Aslında Whitney Houston’dan “I will always love you” da güzeldir ama sıkar belki öyle uzun hava gibi… Belki de Friends’deki Ross ve Rachel aşkına U2’dan “With or Without you” olabilirdi… Of dedim ya seçim yapmak çok zor:)

hard-rock-cafe-u2

Aslında eşime ısrar ettim beraber Palavra Palavra”yı söyleyelim diye… Bilirsiniz o şarkıyı. Hani erkek arada devamlı iltifat eder de, Ajda Pekkan da “aynı sözler dinlediğim, hep boş sözler, yalan sözleeeer. “Palavra Palavra” der durur ya ona… Harika olurdu ama istemedi, eh o da benim tam aksim, hiç şarkı söylemeyi sevmez… Bana kalda keşke elimin altında şöyle iyi yalıtımlı stüdyo gibi bir oda olsa da ben bütün gün söylesem keşke… Repertuarım öyle geniş ki, bu liste ancak böyle biter herhalde:) Hem de kimseye sesimle işkence yapmamış ve kendim de hevesimi almış olurdum. Ben bu konuyu bir düşüneyim en iyisi…

Aranızdan hatırlayanlar çıkar belki… Eskiden Galleria’da Fame City vardı, arkadaşlarla grup halinde stüdyoya girer, New Kids On The Block’dan “Step by Step”i, Lionel Richie’den “Hello, is it me you’re looking for”u filan seslendirir, kaset haline getirdiklerinde dinleyip dinleyip detone halimize gülerdik, şimdi nerdeee? Neyse ki, artık hiç olmadı kafa dengi arkadaş grubumu toplarım ve her Salı gecesi bize Hard Rock Cafe yolları gözükür bu gidişle:)

hard-rock-cafe-usengec-sef

Pekiiii, eğer siz Karaoke yapsanız, en ama ennn çok söylemek isteyeceğiniz şarkı hangisi olurdu? Özellikle öğrenci arkadaşlarıma soruyorum, gençler hangi şarkıları söylemeyi seviyor merak ediyorum hadi bana yazın. Ama öncesinde şu sağ üstteki sarı görsele tıklayarak “Bloguma Üye Olun” ki yorumlarınız Adsız çıkmasın, ben de sizi tanıyayım:)

Hard Rock Cafe İstanbul
Adres: Asmalı Mescit Mh., Meşrutiyet Caddesi No:3, Beyoğlu
Tel: (0212) 244 6738

SİZ DE DÜŞÜNCENİZİ PAYLAŞIN

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz