Geçen hafta, Hürriyet’in ev sahipliğinde, “Bumerang Deneyim Günleri” kapsamında “Parfüm” konulu çok ilginç bir etkinliğe davetliydim.

Bebek’teki “Herşey Hikaye” isimli mekanda “Aisha” markasının sahibesi, Aromaterapist Ayşe Tolga ile “Aşkın Kokusu”nu aramak üzere bloggerlar olarak bir araya geldiğimiz bu aktiviteye, öncelikle “koku duyusu”nu daha yakından tanımakla başladık.
renk-en-iyi-parfum

Koku duyumuz; tad alma, cinsellik, hafıza ve duygularla birebir bağlantılı bir duyu… Bunun nedeni de; Beynin “amigdala” ve “hipotalamus” dediğimiz iki merkezinin, hem duygularımızı, hem de hafıza merkezimizi yönetmesi… Bu sebeple aldığımız duyular, iştahımızı kabartabiliyor, bizi geçmişe götürebiliyor, yaşanan bir aşkı hatırlatabiliyor ya da hastalıklardan, tehlikelerden koruyabiliyor.

Biz onun değerini normal hayatın rutininde çok takdir edemesek de, nezle-grip gibi sebeplerle burnumuz tıkandığında ya da aşırı kullanılan burun açıcılar sebebiyle o hissi kaybettiğimizde bir anda sıfır kokulu, tatsız tuzsuz bir hayata geçince, şaşırıp kalarak değerini anlıyoruz.

parfum-koku

“Koku, insanı tehlikelerden nasıl korur ki?”, derseniz, alın size en basitinden sık karşılaşılan bir örnek:

Bazen ocakta bir şey pişirirken, tencerenin başında dikilir beklersiniz. “Bi’ kaynamaya başlasın da altını kısayım, sonra arada kontrole gelirim” dersiniz hani… Ama o yemek, inadına kaynamak bilmez ya bazen. Hele de benim gibi tez canlı biriyseniz, o bekleme süresi aylar-yıllar gibi gelir insana… Ama ne zaman ki “madem öyle, iki dakika şu aklımdaki diğer şeyi halledip geleyim” dediğiniz anda, o da ne?! Evin içine yayılan hafiften hafiften bir yanık kokusu. Göz açıp kapayıncaya kadar geçen sürede illa ki o yemeğin dibi tutar ya… Eh pes yani! İşte böyle bu durumda, bir de burnunuzun koku almadığını düşünün… O yemek kömür haline gelse de ruhunuz duymaz maazallah:)

Burnun içinde bulunan “epitel” denilen koku hücreleri sayesinde algılanan kokular, vücudun farklı bölgelerine sinyaller olarak gönderiliyor.

koku-parfum

Beynimiz tarafından algılanan ve insanların hayatını devam ettirebilmesi için en önemli duyulardan olan Koku duyusu, taaa insanlığın başlangıcıyla beraber, “hayat kurtarıcı” hale gelmiş. Çünkü ilk insanların tehlikeleri algılamasına ve Limbik sistemin uyarılmasıyla, tehlike anında aşırı adrenalin salgılayıp, kaçıp kurtulmalarına yarıyormuş. Atalarımızın o zamanki “kaç-kurtul!” mantığını, ateşte yemek unutanlar zamanla, “koş-yetiş!” mantığına da çevirmişler biraz:)

“Primitiv benlik” dediğimiz benlikte, hayatta kalmamızı sağlayan bu önemli duyu, aynen “karanlıkta kalmak” gibi, “elektriklerin sürekli kesilmesi” gibi, dışarıdan sentetik kokulara maruz bırakıldıkça, aslında uyuşturulan bir duyu haline geliyor maalesef… Nasıl mı?

parfum-koku

Burnumuz normalde yaklaşık 70 bin kokuyu ayırt edebiliyor, Ama gün içinde yaklaşık 40 bin kadar kokuya ister istemez maruz kaldığımız için, (buzdolabında unutulan bir yemeğin kokusu, fırında pişen kekten gelen vanilya kokusu, dışarıdaki toz duman kokusu, saçınızdaki şampuanın kokusu, parfüm kokuları vs.) bir de bunun üzerine, bilinçli olarak koku kullanılan mekanları da hesaba katınca, koku duyumuz bozulmaya başlıyor.

kirmizi-oje

“Bilinçli olarak koku kullanan markalar derken???” diyenleriniz için açıklayayım:

Belli kokuların, belirli şeyleri manipüle ettiği öğrenildiğinden beri, parfüm şu anda çok daha endüstriyel hale gelmiş durumda… Kapitalist sistemin çarklarını döndüren büyük markalar, alışveriş alışkanlıklarımız başta olmak üzere, pek çok şeye bu sayede müdahale edebiliyorlar.

IMG 1418

Tatlı ve şekerli yani iştah açıcı kokuların, “alışveriş istediğini tetiklediği” bilindiği için, alışveriş merkezlerinde, özellikle bazı markalar, kendi mekan kokularında mutlaka şekerli, meyvemsi kokular kullanıyorlar. Hastane gibi yerlerde ise, insana güven veren, şifa alabileceği hissi veren, çamsı ve topraksı notalarla, kişiyi güçlendiren kokular kullanıyor.

Belli mekanlarda konsantrasyonu artırmak için ve Spa gibi ortamlarda da sakinlik ve dinginliği artırmak amacıyla, farklı mekan kokularıyla aslında farkında olmadan kokular sayesinde kontrol ediliyoruz.

Dünyada en çok satan, en pahalı ve sevilen kokular Fransa’da çıkıyor. Çünkü zamanında Fransız imparatorları güzel kokmayı sevmelerine rağmen, Fransız devrimine kadar Avrupa’da süren ciddi su sıkıntısı sebebiyle yıkanma alışkanlıkları olmadığından, banyo yapmadıkları için, vücut kokularını güzel kokularla bastırmak istiyor.
Osmanlı’nın Avrupa üzerinde yoğun etkisi olduğu dönemlerde, daha oryantal yani; amber, gül, pudra gibi kokular daha çok yaygınlaşıyor. Birinci ve İkinci Dünya Savaşları arasında, Avrupa’da büyük parfüm evleri kuruluyor.
parfum-koku-cicek

Önceleri “eau de parfum” olarak çok pahalı olduğu için, sadece zenginlere hitap eden parfüm sektörü, 1960’lardan sonra, parfüm içeriği daha az olan “eau de toillette”lerin de keşfedilmesi ile daha uygun fiyatlı hale gelince, kullanımı daha da popüler hale geliyor ve iyice kendi modasını, kendi trendlerini yaratıyor.

parfum-koku-kirmizi

Parfüm deyince, kalite ve kalıcılık değerlerini belirleyen “nota” denilen bir kavram önemli…O gün Ayşe Tolga ile gerçekleşen ön eğitim sonrası yapılan workshop’da üst-orta ve dip notalara göre kullanılacak esans çeşitlerini kendi zevkimize göre belirleyerek, damlalık ve deney tüplerini alıp, birer laborant titizliğinde “Sevgililer Günü’nden ilham alarak, kimimiz sevgilisine, kimimiz eşine, bazılarımız da annesine, olmak üzere birer Erkek ve Kadın parfümü hazırladık. Hatta havaya girince, yetinmedik, onlara marka ismi bile verdik. Yakında lansmanını yaparım, merak etmeyin:)

Parfüm içerikleri ile ilgili formülizasyonla ilgilenenler için başka bir yazımda bu konulara da değinmek istiyorum:)

usengec-sef-kirmizi-hurriyet-blogger

Oldukça interaktif ve keyifli geçen bu workshop’ın sonlarına doğru, “leylak şişesi neredeydi?, “sandal ağacı en son kimdeydi?” diye elimizde damlalıkla, esans şişelerini arasında dolanıp durmamız da ayrı bir eğlenceydi.

parfum-koku-erkek

Çabaların sonunda, evdeki hesap çarşıya uymayınca yaptığı karışımın sonucu “yer temizleme ürünü” gibi kokanlar da oldu, gerçekten kalıcı ve başarılı olacak, çarpıcı bir parfüm markasının ilk tohumlarını atanlar da… Ama çıkışta hepimizin de burnu, artık pes etmiş ve farklı koku alamaz olmuştu, orası kesin:) Büyük aşkımız için küçük bir sürpriz yapmışız, çok mu?

Sevgililer Gününüzü kutluyorum:)

usengec-sef-ayse-tolgaBaşta Sevgili Ahmet Erten ve Hilal Meriç olmak üzere, bu neşeli ve bol yaratıcı günün gerçekleşmesini sağlayan Hürriyet Bumerang Ekibine teşekkürler…

SİZ DE DÜŞÜNCENİZİ PAYLAŞIN

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz